Biraz geç olsa da ben de seriyle alakalı bir iki yorum yapmak isterim.
Kadro kalitesi olarak, oyunculara tek tek bakıldığında Galatasaray, belki de Avrupa'nın en iyi kadrosu. Ama iyi takım, en iyi oyuncuları toplayarak olmuyor. Galatasaray'lı yöneticiler ,ya da bu kadroyu kim bir araya getirdiyse, takım mühendisliği diye bir şeyden bi'haber sanırım. Öncelikle, takımınızda Diana Taurasi varsa yanına topa hükmedecek, oyunu yönlendirecek bir oyunkurucu ya da bu meziyetlere sahip bir kısa oyuncu koymak zorundasınız. Yoksa egosunun büyüklüğüne kapılır ve kontrolden çıkar. Taurasi'nin yanına Prince gibi atıcı, Işıl Alben gibi oyuna hükmedemeyen kısaları koyunca zaten onun eline kalırsın. Alba Torrens tercihi de felaket bana göre. Bu kadar skorer bir takıma sahipken Torrens değil, Sue Bird tarzı (Bird başka bir takımda onu alamazsın da o tarz işte anladınız.)
Sonra çember altında Sylvia Fowles ve Tina Charles var. Harika bir kombinasyon. Fowles, sırtı dönük oyunu olan, çember altında durdurulması çok zor bir oyuncu. Tina Charles da orta mesafe şutu olan, yüzü dönük oynayabilen bir oyuncu. İkisi de çok atlet, iyi ribauntçu. Ama nedense ikisini beraber oynatmak yerine, ''Dahi'' Ceyhun Yıldızoğlu, birini kenarda tutup, Epiphany Prince'i Taurasi ile birlikte oynatmayı seçti her zaman.
Ayrıca Türkiye Ligi'ndeki tüm takımlar içinde yerli oyunculardan en az katkı alan yine Galatasaray. Rotasyonundaki yerliler Işıl Alben, Şaziye İvegin ve Bahar Çağlar'dan ibaret. Bahar iyi oyuncu ve doğru tercih. Ama Işıl iyi savunmacı olmasına rağmen hücumda çok kısıtlı bir oyuncu. Şaziye de çok iyi bir şutör olmasına rağmen artık yaşı belli bir seviyeye geldi Fenerbahçe gibi yüksek tempoda oynayan takımlara karşı tıkanıyor. Dolayısıyla verdiği katkı sıfır. ''İster erkeklerde ister kadınlarda olsun, basketbolda Türk takımlarının başarısının sırrı Türklerden aldığı katkıdır.'' (Katıl ya da katılma bence öyle)
Gelelim Fenerbahçe tarafına. Penny Taylor'ın sakatlığı büyük talihsizlik. Ama öyle bir Cappie Pondexter var ki iki maçtır sahada ben açıkçası Penny'i aramadım. Zaten Birsel Vardarlı gibi bana göre Avrupa'nın en iyi oyunkurucusuna sahibiz. (Sue Bird'ü , Whealen'ı filan saymıyorum onlar Amerikalı) Bu da işimizi hayli kolaylaştırıyor. Pondexter'ın da oyununu skorerlikten bir adım ileriye götürüp, olgunlaştırdığını gördüm. Artık sadece atıcı değil, Birsel'e oyun kurmada ve akıl koymada en büyük yardımcı.
Angel McCoughtry ise ayrı bir dünya. Elit bir skorer ama basketbol IQ'su ne yazık ki düşük. Bitirici olarak her takıma lazım ama bazen ''haddini aşıp'' karar mekanizması olmaya soyunuyor. O zaman da ''ahmakça'' zorlamalar ve top kayıpları yapıyor. Neyse ki Birsel ve Cappie bu durumun farkında ve buna çok izin vermiyorlar.
Uzunlarda Nevriye Yılmaz sakatlığı sebebiyle biraz tereddütlü oynuyor. Karşısında da Sylvia Fowles, Tina Charles, Bahar Çağlar gibi çabuk ve atlet uzular olunca özellikle savunmada ve ribauntlarda zorlanıyor. Ivana Matovic, bana göre tembel bir oyuncu. Mücadeleden, itiş kakıştan pek hoşlanmayan bir uzun. Ama hem Nevriye hem Matovic oyun bilgisi iyi olduğu ve iyi pasör oldukları için takımı çok rahatlatıyorlar. Ribaunt almak da kısalara kalıyor. Bu da getirdikleri dezavantaj. Zane Tamane, faydalı bir oyuncu. Benchten gelip enerji koyması ve ikili oyunlarda içeri çok hızlı devirelerek attığı basketler önemli.
Fenerbahçe için en büyük hayal kırıklığı belki de Esmeral Tunçluer. İyi bir şutör ve oyunkurucu özelliği de olan bir combo-guard ama çok verimsiz oynuyor bu sezon. Final serisinde de kayıp. Biraz kıpırdansa Fenerbahçe daha rahat koparabilir maçları.
Yunan coach Dikaioulakos, takımına Ceyhun Yıldızoğlu'ndan daha hakim. Gerekli hamleleri doğru zamanlarda yapıyor. Bu noktada da Fenerbahçe avantajlı.
Ancak Galatasaray'ın daha avantajlı olduğu ve bu tür serilerde çok belirleyici olabilecek bir nokta var. Final serisinde bu aşamalarda artık her iki takım da iyi savunma yapar ve birbirlerini kitler. Bu durumlarda birebir skor üretebilen oyuncular bu kilidi açmak için en önemli nokta. Bu departmanda Tauraasi, Prince, Tina Charles, Sylvia Fowles gibi isimlere sahip olan Galatasaray'ın bariz üstünlüğü var. Ama maç boyu düzensiz şekilde oynayarak olmaz, olmuyor da zaten.
Şimdi gelelim saha dışı olaylara. Koro halinde bir sporcuya küfretmek zaten çok büyük ayıp. Hele bu sporcu bir kadınsa daha da affedilmez bir durum. Ama hiçbir sporcu özellikle taraftarı tahrik etmek için ''terbiyesizce, şerefsizce'' şeyler yapamaz, yapmamalı.
Taurasi'nin bu ve maç içerisinde yaptığı onlarca provakatif hareket spor ruhuna çok aykırı.

Nevriye Yılmaz'ın küfürlü açıklamasını duymadım ama varsa böyle bir şey bu da art niyetli ve cezalandırılması gereken bir harekettir.
Bu hareketler sahada oynanan basketbola gölge düşürdüğü gibi ne yazık ki toplumumuza iyice yerleştirilmiş olan ''LİNÇ KÜLTÜRÜ'' nü de körüklemektedir. Biz rakibimizi yenmekten, küçük düşürmekten önce ''eğlenmeyi'' düşünmedikçe bu tarz olaylar da ne yazık ki yaşanmaya devam edecek.
Uzun ama gerekli bir yazı oldu. Okuyana bin teşekkür